İnsan İki Kez Doğar
İnsan iki kez doğar…
Birincisi, fiziksel bedenin dünyaya gözlerini açtığı andır.
İkincisi ise, hayatın ortasında bir yerde; çoğu zaman bir sessizlikte, bir sorguda ya da bir yıkımda başlar: Farkındalığa doğum.
İlk doğum bize hayatı verir.
İkincisi ise, yaşamı gerçekten anlamamızı sağlar.
İlkinde kalabalıkların içindeyizdir, seslerin arasında büyürüz.
Ama ikinci doğumda, insan kendi iç sesini duymaya başlar.
Kim olduğunu, kim olmadığını ve aslında kim olmak istediğini fark eder.
Bu farkındalık çoğu zaman bir krizle gelir.
Bir kayıpla, bir yalnızlıkla, bir tükenmişlikle…
Ama her kırılma, içimizdeki gerçeğe açılan bir kapıdır.
Düşünceler sadeleşmeye başladığında, yeni bir sen doğar.
Modern hayatın karmaşasında kaybolmuş gibi hissettiğinde, dur ve hatırla:
Aslında bu, ikinci doğumun arifesidir.
Bilinçaltının kapıları aralanır, geçmişin yükleri görünür olur,
Ve sen kendine şu soruyu sorarsın:
“Ben gerçekten kimim?”
O an, ilk defa gerçekten uyanırsın.
Bir seçim yaparsın: Ya aynı kalırsın, ya da yeniden doğarsın.
Ve yeniden doğmak, çoğu zaman geçmişi bırakmakla başlar.
Öğretileri, kalıpları, korkuları...
Çünkü sen, kendi hakikatine doğmaya hazırlanıyorsundur artık.
Unutma:
Her şey bir günde değişebilir.
Yeni bir sabah, yeni bir karar, yeni bir nefes…
Bazen tek bir farkındalık yeterlidir tüm hayatı değiştirmeye.
O yüzden bugün, içindeki seni keşfet.
Derin bir nefes al.
Kalbine dön.
Kendine inan.
Ve bil ki:
İnsan iki kez doğar. İkinci doğumun zamanı belki de bugündür.